Ebeveynlerin, eğitimcilerin ve çocuklar üzerine kafa yoran herkesin yararlanabileceği bir blog
9 Mayıs 2014
Yaratıcılığı Engelleyen, Düşünceleri Kalıplaştıran Öğretmen Tutumu
Atatürk: ''Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.''
Yaratıcı düşünen, farklı özelliklere sahip çocuklar ve onları aynılaştıran öğretmenleri... Sınırları belli standartlaşmış bir toplum... Ne bir adım ileriye ne bir adım geriye. Nerede durması söylendiyse orada. Sorgulaması yasak, düşünmesi engellenmiş, soru sormasına ise hiçbir imkan tanınmamış. Yok değil, var böyle öğretmenlerimiz. Öğretmenlik mesleğinin kişiye yüklediği sorumlulukların farkında olmayan. Oysa toplumu şekillendiren en önemli şeydir eğitim. Bu nedenle bir toplumun fikri bir yöne çekilmek isteniyorsa ilk önce eğitimde değişiklikler yapılır. Çünkü rayına oturmamış bir eğitim, toplumun kötü gidişatının göstergesidir. Eğitim bu kadar önemli bir pozisyonda iken eğitimi veren temel kişi olan öğretmen nasıl önemsiz olabilir. O halde bizler de öğretmenler olarak toplumun bizden beklediklerini yapalım. Çocukları özgür bırakalım, onları sınırlandırmayalım ki yaratıcılıklarını ortaya koyabilsinler...
Lütfen Onlara Hareket Edebilecekleri Ortamlar Yaratın!
Çok anlamlı bir karikatür değil mi? Saatlerini televizyon karşısında geçiren bir çocuk ve onu gitgide sömüren bir medya. Gittikçe makineleşen bir çocuk, hareket etmeyen bir çocuk, düşünmeyen-kendisine verilenleri sorgulamadan kabul eden bir çocuk, televizyondan yararlanan değil, televizyondan yaralanan bir çocuk... Oysa bizim okuyup, gelişimine tanık olduğumuz çocuklar böyle değildi. Deli gibi koşup eğlenmeleri gerekmez mi? Sürekli soru sormaları, merak etmeleri, araştırmaları gerekmez mi? Bir şeyleri kurcalamaları gerekmez mi? Ben çocukken çok televizyon izlemezdim(hala daha öyle). Ve her zaman televizyonun içini merak ederdim. Televizyonun içinde küçük adamlar olduğunu bile düşünürdüm. Evet belki içini kurcalamaya yeltenmedim ama merakım hiç gitmedi. Bir de bu çocuğa ve onun gibi olan günümüz çocuklarına bakalım. Sadece televizyonda verilenleri izliyor. Düşünmüyor, merak etmiyor... İçinde küçük adamlar olduğunu bile hayal etmemiş... Sadece bakıyor. O ne söylerse ona inanıyor. Bu onların dünyası değil! Onların yaradılışları böyle olmalarını gerektirmiyor. Onların sürekli hareket etmesi lazım. Doğayı fark etmesi lazım. Evdeki eşyaları karıştırması lazım. Yaratıcı düşünmesi lazım. Problem durumlarını çözümlemesi lazım. Onun çocuk olmanın gerektirdiklerini yaşaması lazım. Ama hiçbirini yapmıyor. Bir televizyon karşısında saatlerini, günlerini, ''çocukluğunu'' harcıyor!... Ama tüm bunlar için onları suçlayamayız. Çünkü bunun tek suçlusu bizleriz. Biz onlara hangi imkanları tanırsak, onlar onu değerlendirir. Biz onun önüne televizyon koymuşuz, saatlerce ona bakmalarına imkan tanımışız; o da bunu gerçekleştiriyor. Çocuğa hareket edebileceği, oynayabileceği, arkadaşlık kurabileceği ortamlar sunduk da mı onlar televizyon izlemek için ısrar etti? Hayır bu fırsatların hiç birini ona vermedik. Yeni nesil apartmanlar, betonlar yığını içinde ona nasıl bu imkanları tanıyabilirdik demeyin sakın. Çünkü hala onların serbestçe dolaşabileceği parklar, bahçeler var. Giderek azalsa da... Kendi zevkiniz için gittiğiniz onca yerden birini çıkarın planlarınız arasından. Bir gün alışverişe gitmeyin de, onu parka götürün. Bir gün evde kahvaltı yapmayın da, pikniğe gidin. Görün yemek yemeye vakit bile ayıramayacak. Öyle bir neşeyle koşturacak ki etrafta, onun gözlerindeki mutluluğu görmemek imkansız olacak. Bırakın da onlar ''çocuk'' olduklarını hissederek büyüsünler...
Bırakın Kitaplarını Onlar Seçsin!
Lise, ortaokul veya bir eğitim kademesi. Hatırlarsınız, öğretmenlerimizin okumamızı mecbur kıldığı kitapları. Ben çok net hatırlıyorum. Öğretmenimiz bir kitap ismi belirlerdi. Onun verdiği süre zarfında o kitabı bitirmemizi isterdi. Sınavda da o kitapla ilgili bir soru sorardı. Ve genelde o soru da ''onun dikkat ettiği'' bir ayrıntı olurdu. Tam bir işkenceydi bu benim için. Hem onun seçtiği kitabı okuyorum, hem onun belirlediği sürede okuyorum, hem de onun dikkat ettiği ayrıntılara dikkat etmek zorundayım. Yani benim düşüncelerim onun umrumda değil. E o zaman neden kitabı ''ben'' okuyorum? Belki bu söylediklerimi öğretmenim benim iyiliğimi düşünerek yapmış olabilir. Bana kitapları sevdirmek gibi bir amacı olmuş olabilir. Ama ben kitap sevgisinin böyle kazandırılacak bir şey olduğuna inanmıyorum. İnsanlar kitapları özgür iradeleriyle okumalılar. Birileri istiyor diye değil. Sizin sevdiğiniz bir kitabı bir başkası sevmeyebilir. O halde neden kendi sevdiklerimizi çocuklarımıza da okutmak için yırtınıyoruz. Bırakalım da kendi istediklerini okusunlar. Öyle olunca okumazlar ki, dediklerinizi duyar gibiyim. Okurlar, ama onlara ''okumayı'' öğretirseniz. Onları kitap okuma konusunda serbest bırakın demiyorum, ama en azından ne okuyacaklarına kendileri karar versinler. Götürün onu bir kitapçıya dilediğini seçsin. Belki okumasının doğru olmayacağını düşündüğünüz kitaplar olabilir, o zaman da siz 10 tane kitap seçin ve önüne koyun. En azından onlar arasından bir tanesini seçme fırsatı olsun. O zaman göreceksiniz ki eskiden sizin seçtiğiniz kitapları zorla dinleyen/okuyan çocuklar; kendi beğendikleri, merakla aldıkları kitapları o kadar hevesle okuyacaklar ki siz de şaşıracaksınız. Veya sizi bir an önce okumanız için sıkıştıracaklar. İşte o zaman onlara kitap sevgisini daha kolay aşılayabileceksiniz.
Burada bir noktaya da değinmeden edemeyeceğim. Eğer kitap okumayı sevdirmeye çalıştığınız bir çocuğunuz varsa, lütfen kitap okuyun. Kendiniz için değilse de, onun için okuyun. Çünkü çocuğa kitap okumasını söylemek yerine, çocuğun sizi sık sık kitap okurken görmesi daha yararlı olacaktır. Bunun için belki de evde okuma saatleri düzenleyebilirsiniz.
Çocuk Kitapları ve Eğitsel Amaçlar
Günümüzde o kadar çocuk kitabı yayımlanıyor ki, takip etmek çok güç. Bunların bazıları salt eğitici, bazıları salt sanat...Yetişkin kitaplarında olduğu gibi çocuk kitaplarının da pek çok çeşidi var. Ancak yetişkin kitaplarından beklenenlerle çocuk kitaplarından beklenenler maalesef aynı değiller. Yetişkin sadece zevk almak amacıyla bir kitabı okuyabilir evet, ama neden konu bir çocuk kitabı olunca bu düşünce tepetaklak oluyor? Çocuklar bir kitabı sadece bir şeyler öğrenmek için mi okurlar? Onlar bir kitabı salt zevk almak için okuyamazlar mı? İlla çocuklara kitaplarla bir şeyler öğretmek zorunda mıyız? gibi pek çok soru gelmez mi insanın aklına. Tabii ki çocuk kitaplarının da eğitici amaçları olabilir, tıpkı yetişkin kitaplarının ''bazıları'' gibi. Madem yetişkin kitaplarının ''bazıları'' eğitici olabiliyor, çocuk kitaplarının da ''bazıları'' eğitici olsun. Yani demeye çalıştığım çocuk kitapları arasında da salt sanat için yazılan kitaplar olsun. Nasıl ki bizler her sohbetin sonunda bir nasihat duymaktan pek hoşlanmayız, onlarında her kitabın sonunda bir nasihat okuduklarını düşünün. Fazlasıyla sıkıcı değil mi...Toplumumuzda bu konu çok göz ardı edilmiş durumda. Çocuklara sürekli bir şeyler öğrenmeleri gereken robotlar gözüyle bakıyoruz. Evet, onların bir şeyleri öğrenmeye ihtiyaçları var, doğru. Ama onların sanata da ihtiyacı var. Onların da bizler gibi sırf zevk aldığı için kitap okumaya ihtiyaçları var. Öncelikle toplum olarak bunu içselleştirebilirsek inanıyorum ki çocukları kitaplara daha çok yakınlaştırabiliriz.Ve bu yakınlaşmayı çocuk yaşlarda yaşarsak ilerde kitapsever toplumların arasına ismimizi yazdırabiliriz.
Çocukların Öz-Bakım Becerilerini Kazanma Seyri
Çocuk doğduğu andan itibaren bakıma muhtaçtır. Ona bu bakımı ebeveynleri vermelidir. Ancak çocuk her günün sonunda biraz daha büyümekte ve kendini yapabilecekleri konusunda geliştirmektedir. Ve zamanla artık kendi kendine bakabilecek, kendi ihtiyaçlarını görebilecek, bağımsız bir yaşam sürebilecek bir birey haline gelecektir. Tabii bu bir anda olmayacaktır. Çocuk her beceriyi basamaklar halinde yavaş yavaş kazanacaktır. Burada bize düşen ise ona yapabileceklerini fark ettirmek ve onun için çevreyi düzenlemektir.
Temel öz-bakım becerileri şunlardır: Temizlik(banyo yapma, el-yüz yıkama, diş fırçalama), yemek yeme, tuvalet, giyinme-soyunma.
Tuvalet:
Temel öz-bakım becerileri şunlardır: Temizlik(banyo yapma, el-yüz yıkama, diş fırçalama), yemek yeme, tuvalet, giyinme-soyunma.
Tuvalet:
- Çocuklarda 18.aydan sonra tuvalet eğitimine başlanır.
- İlk olarak kolaylık sağlaması amacıyla lazımlık kullanılabilir. Ancak lazımlık kesinlikle salonda, odada vs. olmamalıdır. Çocuğa tuvalet eğitimi kazandırılıyorken her yerde tuvaletini yapabileceği düşüncesi uyandırmamak gerekir.
- Tuvalet eğitimi için yaz aylarının seçilmesi daha uygun olur.
- Ebeveyn çocuğu günde en az 8 kere lazımlık veya klozete oturtmalıdır. Ancak çocuk burada 3-5 dakikadan fazla oturmamalıdır. Bu konuda zorlayıcı tutum sergileyen, saatlerce çocuğu orada tutan ebeveynler çok yanlış bir tuvalet eğitimi vermektedir. Bu yanlış tuvalet eğitimleri çocukta ilerleyen yaşlarda düzeltilemeyecek kişilik nevrozları oluşturabilir.
8 Mayıs 2014
Çocuklara Kahvaltıyı Sevdiren Tabaklar
Çocukların pek çoğu kahvaltı yapmayı sevmiyorlar maalesef. Oysa bu öğün onlar için çok önemli bir noktada yer alıyor. Hem gün içerisindeki performanslarını artırıyor hem de büyüklerin tabiriyle zihni çalıştırıyor :) O halde bizler de onlara kahvaltıyı sevdirecek yollar bulmalıyız. O yollardan birisi de kahvaltı tabaklarını onlar için eğlenceli hale getirmek. Kahvaltı tabaklarına bir parça şekil vermenin işinize yarayacağını umuyorum. İşte birkaç eğlenceli tabak örneği:
Tabi bunlar sadece örnek. Elinizdeki malzemelerle istediğinizi oluşturmak size ve yaratıcılığınıza kalmış...
BAYKUŞ SANDVİÇ
Malzemeler: Zeytin, havuç, salatalık, haşlanmış yumurta, kaşar peyniri, tost ekmeği
Tabi bunlar sadece örnek. Elinizdeki malzemelerle istediğinizi oluşturmak size ve yaratıcılığınıza kalmış...
BAYKUŞ SANDVİÇ
Malzemeler: Zeytin, havuç, salatalık, haşlanmış yumurta, kaşar peyniri, tost ekmeği
''Gülen Yüz, Üzgün Yüz'' Draması ve Uygulama
Amaç: Kendilik değerini desteklemek için olumlu ve olumsuz
duyguların farkına varma
Malzeme: Gruptaki çocukların sayısı kadar üzerilerine üzgün
bir yüz resmi çizilmiş A4 boyutunda kağıt ve aynı sayıda gülen bir yüz resmi
çizilmiş A4 boyutunda kağıt
Süreç: Büyük grupta bireysel katılım
Drama oyunu: Tüm grup daire biçiminde yere otururken, öğretmen
tarafından her çocuğun önüne birer gülen ve üzgün yüz resmi konulur. Öğretmenin
okuduğu hoş ve hoş olmayan durumlara uyan yüz resmini (gülen ya da üzgün yüz
resmini) çocuklar, kendi yüzlerinin karşısına getirerek tutarlar. Bu sırada
öğretmen, çocukların bazılarına neden o yüzü seçtiklerini sorar. Daha sonra
gruptan her çocuk, bir olumlu bir de olumsuz olayı anlatır. Çocuklar her
anlatımın sonunda uygun olan resmi kaldırırlar.
Tartışma: Gülen yüz/üzgün yüz gerektiren durumlar nelerdir, ne zaman mutlu olursunuz, sizi mutsuz eden bir anınız var mı, bu oyunda başka hangi cümleler olabilirdi ? ...
Gülen ya da üzgün yüz gerektiren durumlar:
- Kedin kayboldu.
- Bugün en güzel resim, senin resmin seçildi.
- Odan yeniden boyandı.
- Kahvaltıda süt var.
- Ekmeğinin üzerinde karıncalar var.
- Bugün senin doğum günün.
- Arkadaşın başka bir okula gitti.
- Baban sana yeni bir masal kitabı aldı.
- Karnın ağrıyor.
Uygulama Resimleri:
''Duygu ve Acı'' Draması ve Uygulama
Amaç: Kendilik değerini destekleme; duygularının farkına
varma
Malzeme: Gruptaki çocukların sayısı kadar yara bandı ve
üzerine kalp çizilmiş A4 boyutunda kağıt
Süreç: Büyük grupta bireysel katılım
Drama oyunu: Tüm çocuklar yerde daire biçiminde otururlar. Her
çocuğun önündeki yere, üzerinde kalp resmi çizili bir kağıt ve bir yara bandı
konur. Sonra öğretmen; yara bandının bedensel yaralanmalar için olduğunu ve
kalp resminin duygusal durumları gösterdiğini açıklar. Öğretmen, bir kağıtta
yazılı olan, çeşitli beden yaralayıcı ve duygu uyarıcı durumları yüksek sesle
okur. Yara, beden yarası ise yara bandı yaranın üzerine konur. Kalp yarası ise
kalp resmi, kalbin üzerine bastırılır. Daha sonra her çocuk sıra ile, bedensel
ya da kalp yarasını gösteren bir olay-durum anlatır. Diğer çocuklar onun
yarasının türünü (bedensel-duygusal) belirlemeye çalışırlar. Bu sırada yara
bandını ya da kalp resmini seçerler.
Tartışma: Kalp resmi gerektiren durumlar nelerdir, ne zaman yara bandı kullanırız, her yarada yara bandı kullanılır mı, hiç kalbin kırıldı mı ? ...
Destekleyici Etkinlik: Kalp resminin içine duygusal ya da bedensel yaralanmalarıyla ilgili bir resim yapma
Bedensel ve Duygusal Yaralanma Durumları:
- Çok sevdiğin bir oyuncağın kırıldı.
- Arkadaşın doğum gününde gelemeyecek.
- Elin kapıya sıkıştı.
- Okul bir gün tatil edildi.
- Parmağına iğne battı.
- Ayakkabının teki kayboldu.
- Alnına kar topu geldi.
''Tren Çalışması'' ve Uygulama
Süreç: Büyük grup çalışması
Drama Oyunu: Tüm çocuklar birbirlerinin belinden tutarak arka arkaya dizilirler.Öğretmen ya da başka bir çocuk lokomotif olur. Lokomotif harekete geçince, diğer çocuklar onu izler. Lokomotif ve vagonlar(çocuklar), ilk önce normal bir tempo ile odada dolaşırlar. Bu sırada normal bir ritimler ''çarşamba,perşembe'' diyerek yola devam ederler. Daha sonra tren yokuş yukarı çıkmaya başlar, hareketler yavaşlar. Tüm çocuklar ''Of yoruldum, bittim! Offf yoruldum, bittim!...'' diyerek ağır hareketlerleyokuşu çıkarlar. Sonra yokuş aşağı iniş başlar. Bu kez çocuklar: ''Ohhh, aman ne rahat! Ohhh, aman ne rahat!...'' direk hızlanırlar. Lokomotif olan, ara sıra düdük sesi çıkarır ve gruba liderlik eder. Tren durdurulacakken öğretmen ''Dikkaaat'' der ve çocuklar ''Düüüüük'' diyerek treni durdururlar.
Tartışma: Treni kullanan kişiye kim denir, trenin bölümleri nelerdir, tren hangi yoldan gider, nasıl ses çıkarır, hiç trenle yolculuk yaptınız mı ? ...
Destekleyici Etkinlik: Tren boyama
Uygulama Resimleri:
Drama Oyunu: Tüm çocuklar birbirlerinin belinden tutarak arka arkaya dizilirler.Öğretmen ya da başka bir çocuk lokomotif olur. Lokomotif harekete geçince, diğer çocuklar onu izler. Lokomotif ve vagonlar(çocuklar), ilk önce normal bir tempo ile odada dolaşırlar. Bu sırada normal bir ritimler ''çarşamba,perşembe'' diyerek yola devam ederler. Daha sonra tren yokuş yukarı çıkmaya başlar, hareketler yavaşlar. Tüm çocuklar ''Of yoruldum, bittim! Offf yoruldum, bittim!...'' diyerek ağır hareketlerleyokuşu çıkarlar. Sonra yokuş aşağı iniş başlar. Bu kez çocuklar: ''Ohhh, aman ne rahat! Ohhh, aman ne rahat!...'' direk hızlanırlar. Lokomotif olan, ara sıra düdük sesi çıkarır ve gruba liderlik eder. Tren durdurulacakken öğretmen ''Dikkaaat'' der ve çocuklar ''Düüüüük'' diyerek treni durdururlar.
Tartışma: Treni kullanan kişiye kim denir, trenin bölümleri nelerdir, tren hangi yoldan gider, nasıl ses çıkarır, hiç trenle yolculuk yaptınız mı ? ...
Destekleyici Etkinlik: Tren boyama
Uygulama Resimleri:
''Öyküdeki Hayvanları Seslendirme'' Draması ve Uygulama
Malzeme: Öykü kitabı veya öyküyü anlatan resimler
Süreç: Büyük grup çalışması
Drama Oyunu: Öğretmen çocuklara, içinde çeşitli hayvanların yer aldığı bir öyküyü, öykü kitabı ya da resimlerle anlatır. Bu anlatım sırasında, bir hayvandan söz ettiğinde, gruptaki çocuklar hep bir ağızdan o hayvanın sesini çıkarırlar. Bu öykü birkaç kez tekrar edilir.
Öykü Örneği: Güzel bir yaz günüydü. Güneş sıcacık gülümsüyor, mis kokulu çiçekler hafifçe esen rüzgârla yavaş yavaş sallanıyorlardı. Kırmızı horoz (çocukların dikkatini çekmek için horoz kelimesi daha yüksek sesle söylenir ve çocukların horoz sesi çıkarmaları için beklenir) kümesinden çıktı ve yürümeye başladır. Derenin kenarına geldi ve neşeyle birbirini ıslatan ördekleri (vurgulama ve duraklama) gördü. Derenin kenarındaki çiçekleri fark etti, eğilip bir papatyayı koklamak istedi. Ama o da ne ? Papatyadan bal toplayan şaşkın bir arı (vurgulama ve duraklama) onu görünce hemen uçup uzaklaştı. Kırmızı horoz (vurgulama ve duraklama) , sonra ormana doğru yürümek istedi ama daha ilk ağacı geçince, karşısına kocaman kızgın bir kara köpek (vurgulama ve duraklama) çıktı. Bunu gören kırmızı horoz (vurgulama ve duraklama) , kümesine geridönmeye karar verdi. Kümesine doğru yürüdü. Kümesin kapısından girerken neşeli tavuklar (vurgulama ve duraklama) onu hoş geldin diye selamladılar.
Tartışma: Kızgın bir köpek nasıl havlar, karnı acıkmış bir kedi nasıl miyavlar, öyküde hangi hayvanlar vardı, nasıl ses çıkardılar ? ...
Destekleyici Etkinlik: Köpeği kemiğe ulaştırmayı gerektiren bir labirent ve köpek boyama
Uygulama Resmi:
Süreç: Büyük grup çalışması
Drama Oyunu: Öğretmen çocuklara, içinde çeşitli hayvanların yer aldığı bir öyküyü, öykü kitabı ya da resimlerle anlatır. Bu anlatım sırasında, bir hayvandan söz ettiğinde, gruptaki çocuklar hep bir ağızdan o hayvanın sesini çıkarırlar. Bu öykü birkaç kez tekrar edilir.
Öykü Örneği: Güzel bir yaz günüydü. Güneş sıcacık gülümsüyor, mis kokulu çiçekler hafifçe esen rüzgârla yavaş yavaş sallanıyorlardı. Kırmızı horoz (çocukların dikkatini çekmek için horoz kelimesi daha yüksek sesle söylenir ve çocukların horoz sesi çıkarmaları için beklenir) kümesinden çıktı ve yürümeye başladır. Derenin kenarına geldi ve neşeyle birbirini ıslatan ördekleri (vurgulama ve duraklama) gördü. Derenin kenarındaki çiçekleri fark etti, eğilip bir papatyayı koklamak istedi. Ama o da ne ? Papatyadan bal toplayan şaşkın bir arı (vurgulama ve duraklama) onu görünce hemen uçup uzaklaştı. Kırmızı horoz (vurgulama ve duraklama) , sonra ormana doğru yürümek istedi ama daha ilk ağacı geçince, karşısına kocaman kızgın bir kara köpek (vurgulama ve duraklama) çıktı. Bunu gören kırmızı horoz (vurgulama ve duraklama) , kümesine geridönmeye karar verdi. Kümesine doğru yürüdü. Kümesin kapısından girerken neşeli tavuklar (vurgulama ve duraklama) onu hoş geldin diye selamladılar.
Tartışma: Kızgın bir köpek nasıl havlar, karnı acıkmış bir kedi nasıl miyavlar, öyküde hangi hayvanlar vardı, nasıl ses çıkardılar ? ...
Destekleyici Etkinlik: Köpeği kemiğe ulaştırmayı gerektiren bir labirent ve köpek boyama
Uygulama Resmi:
(Dramalar Prof. Dr. Alev Önder'in dramalarıdır. Sadece uygulama aşaması bana aittir.)
''Balon Şişirme'' Draması ve Uygulama
Amaç: Yaratıcı düşünmeyi geliştirme (özgünlük)
Süreç: Büyük grupta bireysel katılım- Büyük grup çalışması
1. Aşama: Öğretmen, çocuklara şu yönergeyi verir: Şimdi herkes oturduğu yerde içi boş bir balon gibi büzüşsün, küçücük olsun... Ben sizi yavaş yavaş şişiriyorum... Her fısss deyişimde birazcık daha büyüyeceğiz. Fıss, fısss, fıssss, fısssss... İyice şiştiniz. Şimdi çok şişmiş bir balona olduğu gibi patlayacağız. ''Paaaaaaaaaat''
2.Aşama: Öğretmen çocuklara, ''Şimdi herkes sönük bir balon olsun'' diyerek yönerge verir. Tüm grup el ele tutuşup ortada toplanır. Çocuklar birbirlerine iyice sokularak, sıkışık olarak dururlar. 1. aşamada olduğu gibi öğretmen balonu yavaş yavaş şişirir. 1.aşamadan tek farkı büyük grup olarak balon olmalarıdır. İyice şişince öğretmenin ''Paaaaaat'' demesiyle çocuklar ellerini bırakarak yere serilirler. Daha sonra ise patlamadan havası bırakılan balon gibi olurlar. Yani yere serilmek yerine hızlıca eski büzüşük hallerini alırlar.
Tartışma: Balon nasıl şişer, balonun içine ne üfleriz, başka neler şişer, içine hava üflediğimiz başka neler var, balon neden patlar, patlayan başka neler var, balon şişerken nasıl ses çıkarır ? ...
Destekleyici Etkinlik: Palyaço ve balonlardan oluşan bir boyama sayfası
Uygulama Resimleri:
Süreç: Büyük grupta bireysel katılım- Büyük grup çalışması
1. Aşama: Öğretmen, çocuklara şu yönergeyi verir: Şimdi herkes oturduğu yerde içi boş bir balon gibi büzüşsün, küçücük olsun... Ben sizi yavaş yavaş şişiriyorum... Her fısss deyişimde birazcık daha büyüyeceğiz. Fıss, fısss, fıssss, fısssss... İyice şiştiniz. Şimdi çok şişmiş bir balona olduğu gibi patlayacağız. ''Paaaaaaaaaat''
2.Aşama: Öğretmen çocuklara, ''Şimdi herkes sönük bir balon olsun'' diyerek yönerge verir. Tüm grup el ele tutuşup ortada toplanır. Çocuklar birbirlerine iyice sokularak, sıkışık olarak dururlar. 1. aşamada olduğu gibi öğretmen balonu yavaş yavaş şişirir. 1.aşamadan tek farkı büyük grup olarak balon olmalarıdır. İyice şişince öğretmenin ''Paaaaaat'' demesiyle çocuklar ellerini bırakarak yere serilirler. Daha sonra ise patlamadan havası bırakılan balon gibi olurlar. Yani yere serilmek yerine hızlıca eski büzüşük hallerini alırlar.
Tartışma: Balon nasıl şişer, balonun içine ne üfleriz, başka neler şişer, içine hava üflediğimiz başka neler var, balon neden patlar, patlayan başka neler var, balon şişerken nasıl ses çıkarır ? ...
Destekleyici Etkinlik: Palyaço ve balonlardan oluşan bir boyama sayfası
Uygulama Resimleri:
Otizm
Çocuklar ile ilgili bir blog hazırlarken otizmi olan çocuklardan (ve belki de ilerde diğer özel durumu olan çocuklardan) bahsetmemek onlara bir haksızlık olacaktı. Çünkü o kadar içimizde ve bizdenler ki...
- Otizmde erken tanı çok önemlidir. Çünkü otizmin en önemli karşı koyucusu eğitimdir. Otizmli bir çocuğa eğitimle pek çok beceri kazandırılabilir. Eğitimle onları daha çok hayata katabiliriz. Ama herşeyden önce onları fark etmek gerekiyor.
- Dünya otizmin farkında. Tüm dünyada 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü olarak kutlanmaktadır.
- Otizm bir eksiklik değil, farklılıktır.
- Otizm 3 yaşından önce başlar ve ömür boyu sürer.
- Türkiye'de doğan her 88 çocuktan 1'i otizmli.
- Sosyal etkileşime ve iletişime zarar verir.
- Sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açar.
- Otizm beyin gelişimini kısıtlar.
- Erkeklerde daha sık rastlanmaktadır.
- Kesin olmamakla birlikte kalıtımsal olarak bilinir.
- Genellikle 0-2 yaşları arasında fark edilir.
Bir Oyun Etkinliği Tasarlama: Organlarını Anla-Anlat
Oyunun Adı: Organlarını anla-anlat
Oyunun Süresi: 15 dakika
Oyunun Oynanılacağı Mekân: Salon/sınıf oyunu
Oyunda Kullanılan Materyaller: Çevredeki her türlü nesne
Oyunun Uygulanabileceği Yaş Grubu: 5-6 yaş
Oyunun Etkilediği Gelişim Alanları: Motor gelişim, sosyal-duygusal gelişim, dil gelişimi, bilişsel gelişim
Kazanımlar ve Göstergeler:
MOTOR GELİŞİM ALANI
Oyunun Süresi: 15 dakika
Oyunun Oynanılacağı Mekân: Salon/sınıf oyunu
Oyunda Kullanılan Materyaller: Çevredeki her türlü nesne
Oyunun Uygulanabileceği Yaş Grubu: 5-6 yaş
Oyunun Etkilediği Gelişim Alanları: Motor gelişim, sosyal-duygusal gelişim, dil gelişimi, bilişsel gelişim
Kazanımlar ve Göstergeler:
MOTOR GELİŞİM ALANI
- Kazanım 1: Yer değiştirme hareketleri yapar.
- Gösterge 2: Yönergeler doğrultusunda yürür.
- Gösterge 3: Yönergeler doğrultusunda koşar.
- Gösterge 4: Belli bir yükseklikten atlar.
Bir Oyun Etkinliği Tasarlama: Düğmeleri İlikle - Çöz
Oyunun Adı: Düğmeleri İlikle-Çöz
Oyunun Süresi: 10 dakika
Oyunun Oynanılacağı Mekân: Salon/sınıf oyunu
Oyunda Kullanılan Materyaller: Yaklaşık 50 cm uzunluğunda boydan boya düğmelenmiş 2 atkı (Düğmeler 10 tane ve büyük olacak)
Oyunun Uygulanabileceği Yaş Grubu: 4-5 yaş
Oyunun Etkilediği Gelişim Alanları: Motor gelişim, sosyal- duygusal gelişim, bilişsel gelişim, öz-bakım becerileri
Kazanımlar ve göstergeler:
MOTOR GELİŞİM ALANI
- Kazanım 3: Nesne kontrolü gerektiren hareketleri yapar.
- Gösterge 1: Bireysel ve eşli olarak nesneleri kontrol eder.
- Kazanım 4: Küçük kas kullanımı gerektiren hareketleri yapar.
- Gösterge 6: Nesneleri takar.
- Gösterge 7: Nesneleri çıkarır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)